![]() |
KOÇ ÜNİVERSİTESİNDEYDİK - Yazdırılabilir Sürüm +- İED (http://ied.org.tr/forum) +-- Forum: İED (/forum-1.html) +--- Forum: İED Hakkında (/forum-2.html) +---- Forum: Faaliyetler (/forum-4.html) +---- Konu: KOÇ ÜNİVERSİTESİNDEYDİK (/thread-234.html) |
KOÇ ÜNİVERSİTESİNDEYDİK - ekarakoc - 12-20-2012 08:13 PM ![]() KOÇ ÜNİVERSİTESİNDEYDİK Engelsiz Hayat Derneği başkanı Adem Kuyumcu'nun konuşmacı olduğu Koç Üniversitesinde düzenlenen Herkes için Engelsiz Hayat söyleşisine İED Gençlik Komisyonu üyelerimiz Ece Saygı, Batu Yetişgin, Berke Yetişgin, Nima Şen, Salih Yiğit katılmış ve işitme engellilerin sorunlarını başarıyla anlatmışlardır. Emeği geçenleri teşekkür ediyoruz. 19 ARALIK 2012 Konuşmacı : Adem Kuyumcu Zaman: 17:00 Yer: Koç Üniversitesi Çarşamba söyleşileri HERKES İÇİN ENGELSİZ HAYAT Engellilerin Hayata Katılımları ve Engelsiz Evrensel Mimari Tasarım İlkeleri Adem Kuyumcu Engelsiz Hayat Dayanışma Derneği Başkanı, Ardeşen Engelliler Derneği Başkanı, Engelsiz Şehirler Başvuru Kitabı Derleyicisi, Engellilerin hayatın her alanında engelsiz eşit yaşam hakkına kavuşması için toplumdaki tüm bireylerin eğitilmesi ve farkındalıklarının arttırılması gerekmektedir. Paylaşılacak bilgiler Türkiye’de yaşayan 9 milyona yakın kayıtlı engelliyi ve aile bireyleri ile birlikte 40 milyona yakın insanı direkt ilgilendirmektedir. Bu seminerde; dünyada ve Türkiye’de engelliliğe genel bakış, engellilerin eğitim, sağlık, iş hayatındaki talepleri, yürürlükteki kanunlar ve uygulamadaki sorunlar, çözüm önerileri, yeni yönetmelikler, engelsiz mimari hakkındaki kanunlar, evrensel tasarım ölçüleri, kamu binalarının, konutların, turizm tesislerinin engelsiz hale gelmesi için gerekli çizimler, örnek uygulamalar ve engelsiz hayatın taraflara sosyal ve psikolojik etkileri ele alınmıştır. ------ Adem Bey sunumunda hepimize her engelli grubundan kısıtlı zamanda çok bilgi verdi. Biz birkaç kişi engelli olduğumuz halde engelliler hakkındaki bazı gerçekleri öğrenince şaşırdık. Bu sunumda genellikle ortopedik ve görme engellerine değindi. Şizofrenin de bir engelli grubundan sayıldığını ve Türkiye'de ciddi oranda şizofren hastalarının olduğunu iddia etti. Ailelerin çocuklarının engelli olmasını kabullenme süreçlerini anlattı; verdiği örnekler de hem şaşırtıcı hem üzücüydü. Engelli çocuklardan çok ailelerle uğraşılıyor maalesef. Ailelerin en çok sorduğu sorulardan biri: "Bizim çocuğumuz ne zaman normal olacak, ne zaman düzelecek?" Bu beklentiler içinde olmamaları lazım; çocuklarının daha iyi olabilmesi için ellerinden gelenini yapmalılar. Anne ve baba birlikte çocuğu için mücadele etmeli; sevgi ve paylaşımla çocuğun daha iyi durumda olması sağlanabilir. Fakat maalesef birçok ailede türlü problemler var; örneğin, anne engelli çocuğuyla çok ilgilendiğinde bütün zamanını ona harcadğında baba anneyi boşuyor veya intihar ediyor. Annelerde de intihar eden çok kişi var. Sunumun çoğu kısmında da görme ve ortopedik engelliler için olması gereken ve inşa edilmesi gereken mimari yapılardan bahsetti. Türkiye'de de engellilere uygun mimari yapılarılarının çok yanlış olduğunu örnek resimleri göstererek anlattı. Mesela görme engelliler için olan sarı şeritli yolların biçimsiz olması ve o yolda elektrik direkleri olması gibi trajik ve komik örneklerini gösterdi. Kaldırımlarda arabaların parketmesi de çok büyük bir sorun. Ortopedik engelliler de şu anda çok popüler kültür aktivitelerinden biri olan restoran,cafeler veya pastanelere gidemiyorlar; çünkü ya masa dar küçük ya da kapılar dar vs. Bu tür sorunlardan çokça bahsedildi. İşitme engellilerle ilgili olarak ise; işaret dili bilen ve bilmeyen; koklear implantlı olan, işitme cihazı takan ve takmayanların olduğunu söyledi. Bir de duyup konuşamayan, duyamayıp konuşabilen, hem duyamayıp hem de konuşamayan işitme engellilerin var olduğu söylendi. İşaret dili bilip bilmeme durumunun işitme engelliler camiasında bir problem olduğunu söyledi. Bu esnada Adem Bey bana soru sordu: "Sen işaret dili bilmiyorsun Ece, neden? Bunu bize açıklar mısın?". Ben de ailemin güzel konuşabilmem için işaret dilini öğrenmemi doğru bulmamış olduklarını söyledim. Yani anlayacağınız işitme engellilerden çok bahsedilmedi; biz de pek aktif olamadık. Ortopedik engellilerin sandalyesi için yapılan şişe kapakları kampanyasının bir anlamı olmadığını söyleyerek bizi şaşırttı. Çünkü o şişe kapakları toplanıyor; sonra belediye normal standart ucuz bir sandalye alıyor bu sandalyelerin hepsi bütün bedensel engellilere uygun olmayabiliyor. Bir sandalyenin engelliye uyabilmesi için boyu, kilosu, bacak uzunluğu, ayak numarası vb. gibi özelliklerin hepsi çok önemli. Bununla ilgili olarak bir resim gösterdi; zayıf bir bedensel engelli sandalyenin içinde oturmuş ama içinde kalmış, yani işine yaramamış maalesef. O yüzden şişe kapakları kampanyasının özenle yapılması gerektiğini ve her engelli için özel bir şekilde yapılması gerektiğini söyledi. Ayrıca yeni öğrendiğim ve üzüldüğüm bir şey de şuydu: 250 mavi kapak 350tl ye satılıyor ve bedensel engelliye 100tl'lik sandalye alınıyor. Geriye kalan 250 tl nerede? Hatta bu işlerle belediye değil de belediyenin temizlik servisi ilgileniyormuş. Neden temizlik servisine verirsin böyle bir işi? Hiç anlamadım. Bir de o tekerlekli sandalyelerin çok pahalı olduğunu söyledi Adem Bey. Aslında Almanya gibi ülkelerde asgari ücretle satılıyor ama Türkiye'de o sandalyeler üretilmediği için maalesef bizimkilere çok pahalıya patlıyor. Ve en sonunda izletilen video gercekten cok anlamliydi. Adem Beyin de dedigi gibi gercekten bir 'mucize' videosuydu. Kendine zarar veren bir otist gencin birey olarak topluma kazandirilmasina kadar gecen 6 aylik surecini gosteriyor. Ilk baslarda kendine zarar veriyor, saldirgan bir kisilik sergiliyor. Daha sonra egitmeni sayesinde, ailesinin sevgisi ve kendisinin azmi, istegi sayesinde 6 ay sonra hem daha saglikli(kendi basina spor yapiyor, bisiklete biniyor, yuzuyor vs.) hem de cok daha mutlu. Ama o 6 aylik surecte gercekten cok zorlaniyor ve sonunda da basariyor. Gercekten bir insanin engelini asabilmesinde SEVGI ve AZIM cok onemli roller oynuyorlar. Rehabilitasyonlar sadece işitme engellilere göre değil, çoğunluğu bedensel ve zihinsel engellilere yönelik. Çok sayıda rehabilitasyon merkezi var ama o rehabilitasyon merkezlerinde çalışacak nitelikli, engele göre rehabilite eğitimi almış uzmanlar yok. Halbuki, psikoloji öğrencileri veya başka branştaki öğrenciler yan branş olarak rehabilitasyonla ilgili bir branş mezunu olsalar, işleri hazır. Öğrenciler bu tür branşlar hakkında bilgisiz veya pek popüler olmadığı için ilgi göstermiyorlar. Mesela videodaki eğitmen, x üniversitesinin beden eğitimi hocalığından mezun. Adem Bey tarafından otizmliler ile ilgili rehabilitasyon eğitimi alıp, videodaki (Kaan'dı sanırım adı) arkadaşı eğitmeye başlamış. Rehabilitasyon merkezleri eğer kişi işitme engelliyse onun duyma ve konuşma yetisini artırmak için yapılıyor; fakat Türkiye'de rehabilitasyon merkezlerinde sadece bir kişiye ayda 8 saat eğitim veriliyor. Aile çocuğu içerde iken kendisi de dışarda duruyor; ama aile de merkezde beklememeli, nefes almalı. Çünkü doğal olarak aile de psikolojik olarak çok yoruluyor. Ayrıca Adem Bey, rehabilitasyon merkez sayısının ne yazık ki çok az olduğunu belirtti. Adem Bey, sunumun sonlarına doğru, "Bir işitme, görme, ortopedik veya zihinsel engelliyle bir gün geçirin" dedi. Onlara sakın ACIMAYIN, onlarla ilgilenin. "Ne gibi sıkıntılar yaşıyorlar, onları not alın ve bizim derneğe(EHDD) söyleyin; biz çözüm bulalım." dedi. Bu acıma olayının çok anlamsız olduğunu ve işleri kötüleştirdiğini sunum boyunca hep hatırlatıyor. Sunumda gösterilen alttaki resimde ise "bir bacağı olan çocuk" mutlu. Mutlu çünkü iki bacağı olan arkadaşları var, mutlu çünkü arkadaşları onu farklı görmüyor, mutlu çünkü normal bir okulda dışlanmadan okuyabiliyor ve yaramazlık yapabiliyor, mutlu çünkü öğretmeni gerektiğinde ona acımadan ona da arkadaşlarıyla aynı cezayı veriyor. Diğer çocuklar mutsuz değil sadece tek ayak üstünde durmaktan yorulmuşlar. Adem bey de sürekli çocuğun mutluluğunu ve mutluluğunun nedenlerini vurguluyor söyleşide. Yukarıdaki paragrafta, "bir bacağı olan çocuk" dedim, çünkü adem bey konuşmasının başlarında kendisinden bahsederken "tek gözü gören biriyim" diyip; hayata olumsuz değil, olumlu yönden baktığını söyledi. Batu Yetişgin, sonuç olarak biz işitme engelliler açısından düşünerek öneriyor: Adem bey engelsiz mimariden bahsederken, engelsiz mimari dersinin mimarlık öğrencilerine zorunlu ders olarak verileceğini söylemişti. Biz de bu dersin içeriğinde indüksiyon döngü sisteminin ve yalıtımlı duvarların işitme engellilere nasıl yardımcı olacagından bahsedilmesini isteyebiliriz. Haber : Ece Saygı Katılanlar: Ece Saygı, Berke Yetişgin, Salih Yiğit, Batu Yetişgin, Nima Şen ![]() ![]() ![]() |